20 Haziran 2014 Cuma

doğayla barışık komünal bir topluluk: tinkers bubble


çevreyle ve insan doğasıyla dost, komünal yaşamlar her zaman bir ütopyanın küçük birer temsilcisi gibidir. o yüzden bu kez bir yapıdan değil, bir topluluktan söz etmek istiyorum: tinkers bubble.
tinkers bubble ingiltere/somerset'te 40 dönümlük bir arazi içinde yaşayan küçük bir topluluk. 1994'te bir eko-köy'de doğal, sağlıklı, komünal bir yaşam kurup hayatlarını bu şekilde devam ettirmek isteyen insanlar tarafından kurulmuş.
isimlerinin kaynağı, eskiden bölgede yaşayan göçebe çingenelere uzanıyor. ormanın içinden akıp giden bir kaynak suyunun, en sonunda küçük bir şelale oluşturup suyu biriktirdiği noktada, çingeneler atlarını durdurup su içirir, buraya da "tinkers bubble" derlermiş. Topluluk da ismini işte bu şelaleden almış..
ormanlarla kaplı, yemyeşil bir arazi içinde yaşayan tinker's bubble sakinleri sertifikalı organik sebze yetiştiriyor; elma sularını şişeliyor, tavuklardan ve arılardan elde ettikleri ürünlerle birlikte çiftçi marketlerinde satıyorlar. başka bir gelir kaynakları ise kereste. elleriyle kestikleri keresteleri, at sırtında taşıyor ve odun ateşiyle buhar üreten bir kereste fabrikasında işliyorlar.
özetle; her şey en doğal yollardan hallediliyor.

sütleri, soğuk su kaynağında muhafaza ediyorlar.


ortak kullanım alanlarından biri: mutfak

doğal yaşam ilkelerinin kaçınılmaz bir sonucu olarak, tinkers bubble'da kesinlikle fosil yakıt kullanmıyor (parafin yakan lambalar dahil olmak üzere). sistem tamamen güneş enerjisi üzerine kurulu.
Elbette bu şartlarda yaşamayı tercih eden insanlar olarak, yaşam alanlarını inşa ederken de doğayla son derece barışık yapılar inşa etmişler.


tinkers bubble sakinlerinden biri yoga yapıyor.


evlerin, ortak kullanım alanlarının mimarisinin hepsi birbirinden farklı, bölgenin geleneksel saz çatıları da dahil olmak üzere, saman evler, ahşap evler, teneke evler.. kısaca pek çok farklı tarzda yapı bulunuyor. herkesin kendi isteğine ve eldeki malzemeye göre inşa ettiği tüm bu yaşam alanları birbirinden çeşitli ama hepsi doğayla barışık.. bir misafir evleri, ortak büyük bir mutfakları, kompost tuvaletleri de bulunuyor.

kompost tuvalet


banyo

topluluk, aynı zamanda WWOOF (Worl Wide Opportunities on Organic Farms) üyesi ve deneyimlerinden ilham almak isteyenlerin ziyaretine de açık..


bu küçük topluluğun benim için en güzel yanı, kendi iradeleriyle ne isteyip ne istemediklerini gerçekten bulup, günümüz teknolojisinin tüm "olanaklarından" azade, kendi tercih ettikleri yaşam biçimini kurabilmiş olmaları. bana göre bu, kıymet biçilemez büyüklükte bir şey.



bir köyde doğup köyde yaşamını sürdürmek elbette çok güzeldir, diğer yandan böyle bir hayatı sadece "istediğin" için kendi ellerine inşa edebilmek başka bir güç ister. sizce de şahane değil mi? üstelik benim köyümde örneğin, her şey en az kentteki kadar modern ve teknolojik. eskiye dair bir iki harabe ev dışında bir şey kalmış değil; tek tip evler, her şey için üretilmiş makineler, kömür sobaları, plastikler plastikler plastikler..
böyle deneyimler bir durup düşünmeyi, nerden gelip nereye gittiğimizi, daha önemlisi "nasıl" gittiğimizi düşünmemizi sağlayabilmesi açısından çok çok önemli. sahi nereye gidiyorsunuz? nasıl gidiyorsunuz?

18 Haziran 2014 Çarşamba

inziva


Büyük bir kentte yaşayıp da inziva ihtiyacı hissetmeyen yoktur herhalde. ben bu ihtiyacımı, doğup büyüdüğüm, istanbul'dan yalnızca 3,5 saat uzaklıktaki sahil kasabasında ya da arkadaşlarımda, ablamda gideriyorum. peki siz neler yapıyorsunuz? büyük kentte mi yaşıyorsunuz? kaçıp gitmeyi istediğiniz, bir soluklanma ihtiyacı duyduğunuz zamanlar yok mu? bizde klasiktir; senede bir -maksimum iki- haftalık her şey dahil tatillerimizi geçiştirmek için, dahil olan her ama her şeyi bolca tüketebilmek için beton otellere hapsolmak. neyse ki hayatımda kendimi hiç böyle bir yanılgıya maruz bırakmadım.. 
seneler önce danimarka'ya yaptığım gezide, hemen herkesin haftasonu kaçacak bir kulübesi olduğunu öğrenmiş ve çok şaşırmıştım. lüks bir şeymiş gibi duruyor ama inanın uzun vadede o beş yıldızlı otellere verilen paralardan daha maliyetli şeyler değil bunlar.. bu uzun giriş, ne zamandır bloğa yazamadığımdan bir özlem sanki ama aynı zamanda da bir haftasonu kaçamağı kulübesinden söz edeceğim..
Batı Virginia'da 27 dönümlük bir arazi içinde bulunan bu kulübecik, Broadhurst Architects'ten jeffery Broadhurts'ün Washington'da yaşayan ailesi için  tasarladığı ve ailesiyle, dostlarıyla birlikte inşa ettiği bir yaşam alanı. 


tam bir inziva yeri; elektrik yok. aydınlanma gaz lambaları ile sağlanıyor. dışarıda konumlanmış duş için yağmur sularını toplayan bir sistem kurulmuş. ısı küçük bir sobadan sağlanıyor ve bu soba aynı zamanda mutfak suyunu da ısıtabilmek üzere hazırlanmış.  

ön cephe, bulunduğu coğrafyanın tadını çıkarmak için camdan yapılmış, tamamı camdan oluşan bu kısım garaj kapısı mantığıyla açılıp kapanabiliyor. tam keyif çıkarmalık.. önünde güneşli -ve hatta yağmurlu- günler için bir bez tentesi de bulunuyor. kuzeybatı cephesindeki küçük pencerelerse evin dağ esintisiyle havalanabilmesi için elverişli..


fark ettiğiniz gibi burası, teknolojik açıdan bir çadırdan farksız. fakat bölge çıngıraklı yılanların ve ayıların doğal yaşam alanı ve çadırda uzun zaman kalmak için hiç elverişli değil. tam da bu yüzden (fareleri de gözeterek) sütunlar üzerine oturtulmuş.

özetle gerçekten küçücük, yalnızca amaca hizmet edecek şekilde en sade haliyle tasarlanıp inşa edilmiş bir inziva kulübesi. düşünün ki koca bir şehirde iş güç peşinde koşarken, çokça insana, çokça makineye maruz kalırken, trafik içinde geçen ömrünüzde böyle bir kaçamak yeriniz var. ömrünüz uzamaz mıydı sizce de?

2 Haziran 2014 Pazartesi

bu blog bolca hayal içerir-di

aylardır elim buraya yazı yazmaya gidemedi.
durumlar epey fena, bu blog bolca hayal içerirdi ve son zamanlarda bu topraklarda o kadar çok acı yaşandı ki hayal kurmaya ne vakit ne kafa kaldı. yalnızca günü geçirmeye bakıyoruz, yalan değil.
ve ben son zamanlarda küçük küçük toplar falan inşa ediyorum. güzel vakit geçirmelik.
madem çeviri yapıp, yazı derleyemiyorum -ki bolcası sırada bekliyor. o halde yapıgüncesi'yle kağıt oyuncaklarımı paylaşayım istedim.
kimbilir belki böyle parçaları tek tek hazırlayıp birleştire birleştire bir hayal de inşa edilir bir gün.
sevgi ve umutla..





where is my dragon?!












oysa bak insanlar neler yapıyor gökay!