Aslında
sırada bekleyen başka yazılar var ne zamandır ilgilenemediğim blog için, çoğu
da yarım.. ama sonbahara girdiğimiz şu günlerde feci halde bir yerlere kaçma
eğiliminde olan bünyem nedense hep uzak yerleri seçiyor kendine kaçmaya..
üşümeye çoktan başlamış olmasına ragmen, nedense daha da üşüyeceği yerleri
hedef seçti kendine üstelik. İnternette dolanırken rastladığım bir fotoğraf ise bu
isteklere tavan yaptırınca, bu yazıyı yazmak şart oldu.
Fotoğraftan da anlaşılacağı üzere, bizim eskimo evleri olarak bildiğimiz iglolardan (igloo)
söz ediyorum. (Burada Eskimoların kendilerine bu adla hitap edilmesinden
hoşlanmadıklarını da not düşmek gerekiyor. Yerel dillerine gore “çiğ et yiyen”
anlamına geldiği için eskimo adını hakeret kabul ediyorlar. Bu yüzden resmi olarak
“İnuit” ismi kullanılıyor.)
İnuitlerin
hepsi iglooda yaşamıyor. Daha çok hayvan derisinden çadırlar ve taş evleri
tercih ediyorlar. İgloolar ise bölgenin ölümcül hava şartları için hayat
kurtarıcı bir sığınak. Iglooların yapımı bir İnuit oldukça kolay, çok kısa
sürede inşa edilebiliyor. Çok kısa süre derken gerçekten kısa bir süreyi
kastediyorum: en fazla bir saat! Fakat igloo yapılacak karın rüzgarda iyice
sertleşmiş olması gerekiyor. Yapımı kısaca şöyle: Sertleşmiş kardan kesilen bloklar belirli
ölçülerde bir daire şeklinde dizilmeye başlanıyor. Duvar örülürken, kar bloklar arasında kalan boşluklar karla sıvanarak yalıtım iyice güçlendiriliyor. Duvarlar örüldükten sonra hava alma
delikleri ve kubbenin en üstündeki bloğun yerleştirilmesiyle igloo tamamlanmış
oluyor. İgloda hava sıcaklığı +4 derece ile +17 derece arasında değişiyor. Yapılacak
en son iş ise içeride ısı yardımıyla iç tabakanın ince bir tabaka halinde
eriyip yeniden donmasını sağlamak, böylece iç yüzeyin buzla kaplanmasını
sağlamak.. Bu, yapının sağlamlığını artırmak için yapılan bir işlem.
İglonun girişi,
genelde tepesi tonoz biçiminde bir tünelden oluşuyor ve bu tonozun, yetişkin
bir insanın eğilerek gireceği kadar alçak olması gerekiyor, bu da ayılardan
korunmak için tercih edilen bir yöntem. Bir igloo en sağlam haline ise, içeride
donmanın devam ettiği, dışarıda da üzerine kar yağıp iyice sağlamlaştığı birkaç
gün içinde varıyor.
Beni büyüleyip bu yazıyı yazmaya iten igloo ise Kanada’dan.
En üstteki resimden söz ediyorum. Tepede kuzey ışıkları (Aurora ), her yerde kar, ve içeriden dışarıya yumuşacık sızan
ışık.. ne kadar soğuk olduğunu tahmin bile edemiyorum ama çok sıcak bir hava
vermiyor mu? Bu igloo da, geleneksel yöntemlerle, yani sert kar kütlelerinin
testereyle kesilip biçimlendirilmesi ve yine geleneksel yöntemlerle örülmesiyle
yapılmış.
Biliyorum, bazen burnumuzun dibindeki
yerlere bile gidemiyoruz, nerede kalmış o kadar kuzeye tırmanıp da igloo
yapmak. Ama belki bir gün yolumuz Finlandiya’ya düşerse örneğin, elbette kendi
elinle barınağını yapmaya benzemez ama, özellikle kuzey ışıklarını gözlemleme
amacıyla inşa edilmiş cam igloolarda kalmak mümkün, bir alternatif diye
akılların bir köşesinde dursun derim.
Urho Kekkonen Ulusal Parkı’nda bulunan Hotel
Kakslauttanen’den söz ediyorum. Otellere bir türlü ısınamıyor olsam da, bu
otel benim bile aklımı başımdan almaya yetti fotoğraflarıyla.. Bu iglooların
her biri, termal camdan oluşan tavan ve duvarlara sahip. Böylece sıcacık bir
barınağın içinde kuzey ışıklarının tadını çıkarmak mümkün. Tabii fiyatlarını duymaya bile korkarım.. Yine de bir gün kuzey ışıklarını izleme şansı için değer gibi geliyor. Yolumun düşmesini umarım..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder