Burası Tokyo’da Japon
mimar Ryue Nishizawa tarafından tasarlanmış bir ev. Benim için önemi ise,
şehrin tam ortasında bu kadar iç ferahlatıcı, yemyeşil, içine girsem de tüm gün
çıkmasam isteği uyandıran bir yer olarak tasarlanabilmiş olması. Etrafındaki dümdüz
apartman daireleri arasında nasıl da ayrışmış, nasıl da başka bir hayatın
mümkün olduğunun altını çiziyor fosforlu kalemle..
Yalnızca 4 metre genişliğindeki evin bu dar
alanı, tamamı camdan oluşan duvarlarla oldukça aydınlık ve ferah olabilmiş.
Dört katlı yapının her bir yanına, odalar, katlar arasına ufak ufak bahçeler
serpiştirilmiş. Böylece hem yemyeşil bir yaşam alanı sağlanmış, hem de cam
duvarlara karşılık, içerinin mahremiyeti korunmaya çalışılmış. Bir tür yeşil
perde.. Perde demişken, gerek içerinin mahremiyetini korumak, gerek fazla
günışığından korunmak için yapıyı dıştan dolanan perdeler de var.
İçerisi etrafındaki yüksek yapılara ragmen, bu transparan
duvarlar sayesinde maksimum günışığıyla aydınlanabiliyor. Her oda, oturma
odası, yatak odası hatta banyo, kendi minik bahçesine sahip. Böylece insanlar
günlük hayatlarının tadını, dışarı çıkıp soluklanabilmek, kitap okuyabilmek,
dinlenebilmek için şehirde (şayet bahçe katında yaşamıyorsanız) pek de
rastlanamayan dingin alanlardan yararlanabiliyor.
Merdivenler spiral şekilde yapı boyunca yükseliyor ve
yeşillikler arasında ince bir beton zemine oturtulmuş bahçeler arasında
dolanıyor.
Işin en güzel yanı işte bu minik bahçeler. Bahçe ve balkonlar
öyle tasarlanmış ki, dördüncü katta bile bahçe katında yaşıyormuş gibi özgürce
tadını çıkarılabilecek dış mekanlar var. İster işten dönüp bir şeyler içip
kafanızı rahatlatın, ister outrun kitabınızı okuyup kafanızı boşaltın ya da
arkadaşlarınızı toplayıp sohbet edin. Fotoğraflara bakıp da bu tasarımın gerçekten
etkileyici olduğunu inkar etmek mümkün mü?
Şehirde yaşamaktan bir türlü vazgeçemiyoruz. Belki ekmek derdi,
belki de aslında ne kadar şikayet etsek de şehrin sağladığı imkanlar.. peki ya
bizden götürdükleri? Işte bu dinginliği götürüyor şehir hayatı, ama bu tarz
tasarımlar sayesinde görüyoruz ki aslında hiç de öyle olmak zorunda değil.
Aslında akıllıca tasarımlarla, çok küçük alanlarda bile özgürce hayatın tadını
hissedebileceğimiz yaşam alanlarımız olabilir. Haksız mıyım?
Fotoğraflar: Iwan Baan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder