20 Aralık 2014 Cumartesi

bir enstüman olarak mimari: içine girilebilen bir müzik kutusu


Müzikal mimari pek tanıdık bir ifade değil fakat arada blogda da değindiğim bazı yapılarda görüldüğü üzere, müziğin mimariye dahil edildiği çalışmalar biliyoruz. Fakat bu kez değineceğimiz, müziğin bir yapıya dahil edilmesi değil, doğrudan "müzikal mimari". Çünkü bu projede yapı, müzikle birlikte var oluyor, dahası kendisi bir enstrüman oluyor.. Yani bir enstrüman olarak mimari!
Müzikal mimari fikri ilk kez 2010’dda Delaney Martin, Taylor Lee Shepherd ve Swoon isimli sanatçılar arasından çıkmış ve "The Music Box/Müzik Kutusu" olarak adlandırdıkları projeyi gerçekleştirmek için kolları sıvamışlar. 18. Yy’dan kalma orijinal bir kulübenin malzemelerini de işin içine katarak New Orleans’da, enstrüman gibi çalınabilecek, müzikal bir yapı inşa etmeye karar vermişler. Müzik kutusunda, kulübenin malzemelerinin yanısıra,pek çok malzeme geri dönüştürülmüş malzeme değerlendirilmiş ve müzik kutusunun bir parçasını oluşturmuş.

Swoon bu hayali kurup, nasıl görüneceğini tasarlayan, Shepherd sistemin nasıl müzikal anlamda çalışacağına kafa yoran ve Martin de tüm bunları nasıl hayata geçirebileceklerini düşünen taraf..
The Music Box, 70’den fazla sanatçının katılımıyla, tavanların, duvarların, zeminin kullanılarak yapıldığı konserlerden15 bin ziyaretçiye evsahipliği yapmış. New Orleans’daki ilk Müzik Kutusu’nun ardından biri de Kiev’de olmak üzere başka başka yerlerde de benzeri çalışmalar gerçekleştirilmiş. New Orleans’daki ilk projenin yanısıra diğer örnekler için proje yürütücülerinin resmi web sitesi'nden daha ayrıntılı bilgiler edinmek mümkün.
Eğer müzik kutusunda neler yaşanabileceğine dair bilgi edinmek isterseniz şu videoya bir göz atmanızı öneririm..

Bu projeye bakınca aklıma şahane şeyler geldi. Örneğin Gezi sürecinden sonra başlayıp lokal faaliyetler yürütmekte olan işgal evlerine belki gün gelir böyle müzik atölyeleri ve benzeri fikirler üretilip dahil edilir. Bana kalırsa çok da güzel olur. Çünkü şimdilerde gerek sivil toplum kuruluşlarının gerekse işgal evleri gibi bağımsız yerel örgütlenmelerin içerisinde pek çok atölyeler düzenleniyor. Atölye katılımcılarının hayal güçlerini kullanarak yapacakları böyle ufak “yaratıcılık noktaları” pek çok güzel zamana, fikre ve faaliyete güzel bir başlangıç noktası olabilirdi. Belki bir kent bostanının köşesine, belki yıkılmış bir gecekonduda mahalle arasına.. Sizce de şahane olmaz mıydı?
*Fotoğraflar www.neworleansairlift.org sitesinden alıntıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder