14 Mart 2020 Cumartesi

hangi balkonlardan şarkı söyleyeceğiz hep beraber?


şu içinde bulunduğumuz zorunlu sosyal tecrit günlerinde vakit nasıl geçmiyormuş bugün anladım. ben ki evde vakit geçirmeyi seven, hele ki yoğun bir haftanın sonundaysa tüm gün pineklemekten en keyif alan insanlardan biriyim ama toplumsal sağlık için, içinde bulunduğumuz sosyal izolasyonun neredeyse zaruri olması, zorunluluktan yapılan her şey gibi son derece sıkıcı oldu.. vakit geçmek bilmeyince kendimi eve taşıdığım ofis köşesinde, klavye başında buldum.

kendimi sosyal medyadan da nispeten tecrit etmeye çalışıyorum bugünler.. fakat en uzak durduğum şu zamanda bile önüme sık sık, büyük tehdit altında kalan italya'da insanların balkondan balkona, ellerinde ne varsa çalıp söyleyerek müzik yaptığı videolar düştü. nasıl güzel..

çok sevdiğim melda onur da bu videolara atıfta bulunarak biz hangi şarkıyı söyleyeceğiz diye sormuş. önce şarkı düşündüm (bulamadım), sonra görüntü canlandırmaya çalıştım o da olmadı. ya nasıl olacaktı ki, balkon mu kaldı evlerde?

ben sahil kasabasında doğup büyümüş biri olarak, ilk kez lise okumak için kasabamdan çıktığımda insanların balkonlarını kullanmadığını görüp, bunu senelerce sindirememiştim. şimdi artık kullanılmamanın da ötesinde hepsi pimapenle kapatılıp "eve dahil" ediliyor. öncesinde hariç miydi ki? hatta şöyle söyleyeyim, benim büyüdüğüm ve balkonların hava el verdiğince bir yaşam ve sosyalleşme alanı olduğu (şahane komşuluklar <3) evde bile artık balkon camlarla kapalı..

bu, italya-tecrit-balkon-müzik ekseninde düşünüp dururken biraz balkonlar üzerine karalamak istedim. nerden çıktı bu balkonlar, neye hizmet etti, neye artık hizmet etmiyor ki iptal ediliyorlar, balkondan bile sayılmayacak fransız balkon ne menem bir şeydir ve tüüüm balkonlar iptal edilirken şu meşhur balkon konuşmaları da iptal edilemez mi? (olabilir mi böyle bişey, lütfen olsun çünkü!)

İtalyancadaki  "balcone" ve farsçadaki balkaneh kelimelerinin, bugün pek çok dilde benzer telaffuz edilen balkon kelimesinin kökeni olduğu düşünülüyor. (hoop yine konu döndü dolaştı italya'ya geldi bakın <3)

balkonun tarihi çoğu kaynakta antik yunan'a dayandırılıyor. daha eskisi ya da eş zamanlı başka örnekleri var mı detaylıca araştırabildim dersem yalan olur ancak şuna kuşku yok ki, bu ilk balkonlar, tamamen işlevsel kaygılarla yapılara eklenmişti; daha fazla ışık, daha fazla hava akımı vb. oysa zamanla özellikle ortaçağ'dan itibaren balkona daha fazla anlam ve estetik değer yüklenmeye başlandı. taş işçilikleri, oymalar gibi detaylarla, iç mekan ile dış mekan arasındaki bu geçiş gitgide daha çok kendine yer bulur oldu. daha sonra 18. yüzyıl ile birlikte avrupa mimarisinde çeşitli balkon türleri yaygınlaştı ve mimarlık tarihinde kendi isimleriyle anılır oldular. düşünsenize bir, romeo ve juliet denilince aklınıza ilk önce ne gelir? evet tam da bu yüzden, bu tarz balkonlara "juliet balkon" deniyor. günümüzde daha çok "fransız balkon" da denen ve aslında balkon demeye dilimizin varmadığı (hadi onlara da balkonet diyelim) bu tür balkonlar; yalnızca önünde dikilebildiğiniz, çoğunlukla metal parmaklılıklı çıkıntılara deniyor. bu türden balkonlar o vakitler çoğunlukla ingiltere'de kullanılmış. hem yapıya daha fazla ışık sokmaya yarayan bir eklenti hem de o iklim koşullarında atıl olacağı için binanın alanından fazla çalmayan işlevsel bir öğe olmuş.

juliet balkon
oysa örneğin "malta balkonu" bir çıkıntıdan ziyade, binanın hem estetik hem de işlevsel bakımdan önemli bir parçası. öyle ki şehir dokusunun önemli bir parçasını da oluşturmuş zamanla. tam da bu iklimsel durumların ne kadar belirleyici olduğunu gösteren önemli bir örnek. fakat günümüz pimapenle kapatılmış balkonların atası da bu adadan çıkmış. ahşap kepenklerle kapanan bu rengarenk balkonlar, oymalı taş işlemeli açık balkonlar kadar dikkat çekici oranda yer bulmuş kendine. "sun balcony" yani "güneş balkonu" da denilen bu tarz nispeten geniş balkonların ilk örnekleri çoğunlukla taş işlemeciliğinin güzel örnekleri olmuşlar. daha sonra gelecek olan dümdüz beton balkonların atası bu ağır balkonlar, neredeyse hepsi bir sanat eseri gibi.



malta balkonu


malta balkonu



malta

Sanat eseri demişken art nouveau balkonlara da bir selam etmezsem hatrım kalır. ah o güzel balkonlar o güzel atlara binip gittiler..

art nouveau bir balkon (casa comalat, barselona)

art nouveau bir balkon (strasbourg)

elbette benim bahsettiğim yaşam alanı olarak kullanılan balkonlar daha çok sıcak iklimlerde kendine yer bulmuş. düşünsenize bir duvarına sarmaşıklar, çiçekler sarmış, ortasında masası, kenarında sediri olan, yeri gelip uyuduğunuz, yeri gelip maaile buluştuğunuz ne güzel yerlerdir onlar.



şehir hayatında benim beklentim de o düzeyde değil elbette ancak en azından güneşten bol bol yararlanabilme lüksümüzün olduğu bu coğrafyada, çamaşırlarımız mis gibi güneş kokacak şekilde kuruyabilirdi değil mi ama?

hangimiz balkonlarından zar atma seslerinin, okey taşı şıkırtılarının, çıngır çıngır çay kaşığının sesi olmadan büyüdük? (evet ben yaşlıyım ama siz de buraya kadar okuyabilecek sabra sahipseniz bu seslerden yoksun büyümemişsinizdir eminim)

fark ettim ki balkon üzerine kısaca yazmaya çalıştığımda bile upuzun bir yazı oldu. o zaman kapanışı Casa Rosada balkonuna atfen "don't cry for me" ile yapalım..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder