çevreyle ve insan doğasıyla dost, komünal yaşamlar her zaman bir ütopyanın küçük birer temsilcisi gibidir. o yüzden bu kez bir yapıdan değil, bir topluluktan söz etmek istiyorum: tinkers bubble.
tinkers bubble ingiltere/somerset'te 40 dönümlük bir arazi içinde yaşayan küçük bir topluluk. 1994'te bir eko-köy'de doğal, sağlıklı, komünal bir yaşam kurup hayatlarını bu şekilde devam ettirmek isteyen insanlar tarafından kurulmuş.
isimlerinin kaynağı, eskiden bölgede yaşayan göçebe çingenelere uzanıyor. ormanın içinden akıp giden bir kaynak suyunun, en sonunda küçük bir şelale oluşturup suyu biriktirdiği noktada, çingeneler atlarını durdurup su içirir, buraya da "tinkers bubble" derlermiş. Topluluk da ismini işte bu şelaleden almış..
ormanlarla kaplı, yemyeşil bir arazi içinde yaşayan tinker's bubble sakinleri sertifikalı organik sebze yetiştiriyor; elma sularını şişeliyor, tavuklardan ve arılardan elde ettikleri ürünlerle birlikte çiftçi marketlerinde satıyorlar. başka bir gelir kaynakları ise kereste. elleriyle kestikleri keresteleri, at sırtında taşıyor ve odun ateşiyle buhar üreten bir kereste fabrikasında işliyorlar.
özetle; her şey en doğal yollardan hallediliyor.
sütleri, soğuk su kaynağında muhafaza ediyorlar. |
ortak kullanım alanlarından biri: mutfak |
Elbette bu şartlarda yaşamayı tercih eden insanlar olarak, yaşam alanlarını inşa ederken de doğayla son derece barışık yapılar inşa etmişler.
tinkers bubble sakinlerinden biri yoga yapıyor. |
evlerin, ortak kullanım alanlarının mimarisinin hepsi birbirinden farklı, bölgenin geleneksel saz çatıları da dahil olmak üzere, saman evler, ahşap evler, teneke evler.. kısaca pek çok farklı tarzda yapı bulunuyor. herkesin kendi isteğine ve eldeki malzemeye göre inşa ettiği tüm bu yaşam alanları birbirinden çeşitli ama hepsi doğayla barışık.. bir misafir evleri, ortak büyük bir mutfakları, kompost tuvaletleri de bulunuyor.
kompost tuvalet |
banyo |
topluluk, aynı zamanda WWOOF (Worl Wide Opportunities on Organic Farms) üyesi ve deneyimlerinden ilham almak isteyenlerin ziyaretine de açık..
bu küçük topluluğun benim için en güzel yanı, kendi iradeleriyle ne isteyip ne istemediklerini gerçekten bulup, günümüz teknolojisinin tüm "olanaklarından" azade, kendi tercih ettikleri yaşam biçimini kurabilmiş olmaları. bana göre bu, kıymet biçilemez büyüklükte bir şey.
bir köyde doğup köyde yaşamını sürdürmek elbette çok güzeldir, diğer yandan böyle bir hayatı sadece "istediğin" için kendi ellerine inşa edebilmek başka bir güç ister. sizce de şahane değil mi? üstelik benim köyümde örneğin, her şey en az kentteki kadar modern ve teknolojik. eskiye dair bir iki harabe ev dışında bir şey kalmış değil; tek tip evler, her şey için üretilmiş makineler, kömür sobaları, plastikler plastikler plastikler..
böyle deneyimler bir durup düşünmeyi, nerden gelip nereye gittiğimizi, daha önemlisi "nasıl" gittiğimizi düşünmemizi sağlayabilmesi açısından çok çok önemli. sahi nereye gidiyorsunuz? nasıl gidiyorsunuz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder