15 Temmuz 2019 Pazartesi

şehrin ortasında bir vaha: 25 green




torino'da bulunan bu sıradışı tasarım, italyan mimar lociano pia'ya ait. ormanı şehre taşıma ve şehrin ortasında bir vaha inşa etme vaadinde bulunan  25 Green isimli bu tasarım, bana belirli açılardan hundertwasser house'u hatırlatıyor. hundertwasser'in "yapı doktorluğu" kavramından söz ettiğim blog yazısında da geçen "ağaç kiracılar" kavramı, pia'nın tasarımında mimariye yedirilmiş olan toplam 150 ağaçla güzel bir paralellik içinde. hundertwasser'in "insanların yaşamak için doğadan hukuksuzca zimmetine geçirdiği alanlara karşılık, o konutta yaşayan kişilerin doğaya ve yoldan gelip geçenlere borçlarını ödemek için evlere yerleştirmeleri gereken ağaçları" nitelemek için kullandığı "ağaç kiracılar" terimi; pia'nın 25 green yapısında birleşip yapıyla bütünleşerek dev bir ağaç eve dönüşmüş aslında. 




ana taşıyıcıların çelik ve ağaç gövdesi formundaki kolonlar olduğu bu yapıda 63 ayrı konut bulunuyor. yapının pek çok kısmı ahşap plakalarla kaplı. fotoğraflarda da göreceğiniz gibi bu sayede ana yapı gerçek bir ağaç gövdesi gibi kahverengi. hundertwasser house'un renkli tasarımının aksine; böyle kahverengi bir yapı şayet ağaçlarla donatılmasaydı son derece çirkin, itici, neredeyse paslı gibi görünebilirdi. bu haliyle ise ağaçlar yapıda pırıl pırıl parlıyor. üstelik bu ağaçlar içeriyle dışarı arasında birer köprü -hatta bağ- olarak tanımlanabilir. 



yapıda bulunan bu konutların çoğu birbirinden farklı tasarımlara sahip, aynı şekilde yapıya konutlar aracılığı ile serpiştirilmiş farklı formlardaki teraslar aslında tasarımı bütünlüyor, pek çok yönden hoş bir ahenk katıyor. adeta dans eder gibi. bu tarz ünik tasarımlarda en sevdiğim şey de; tek tek incelediğinde alakasız çoğu detayın bir araya geldiğinde kocaman ve estetik bir bütün oluşturması. 25 green bu anlamda iyi bir örnek.



yapıdaki dev saksılarda boyları 2 ila 8 m. arasında değişen farklı bitkiler bulunuyor. ağaç türlerinin seçimi farklı ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yapılmış. yaprak döken ağaçlar kadar, çiçek açan ya da yaprak dökmeyenler de mevcut. 




ağaçların binada yaşayanlar için şahane bir oksijen sağlayıcı olmasının yanısıra, iyi bir hava temizleyici ve iyi bir ses yalıtım aracı oldukları da muhakkak. okuduğum bir makaleye göre, ağaçların iyice büyüyüp belirli bir yetişkinliğe vardığında kendi mikroiklimlerini oluşturması bekleniyormuş. fakat yapının sürdürülebilir bir tasarımı olması yalnızca ağaçlarla sınırlı değil. 




yağmur suyu yapıdaki bitkileri sulamak için kullanılacak şekilde depolanıyor. ayrıca yapıdaki ısıtma ve soğutma sistemlerinin de hepsi sürdürülebilir sistemler olarak tasarlanmış. 



projenin tamamına bakıldığında estetik olarak farklı fikirler olacaktır ancak "ağaç kiracılar"ı düşünüp de sevmeyecek kimse yoktur sanıyorum. üstelik bu yapıyı bugünden değerlendirmek ne kadar doğru onu da bilmiyorum. çünkü bu ve bunun gibi yapılar hem kullanılan ahşap sistemleri, hem sürdürülebilir ısıtma-soğutma sistemleri hem de ağaçlarının yaşayan birer canlı olması nedeniyle tamamen organik ve kendi hayatı olan projeler. bu da tıpkı bir canlı gibi doğdukları, büyüyüp serpildikleri ve yaşlandıkları anlamına geliyor. işin güzel tarafı bunu kentte beton binalarla komşuluk ederek yapıyorlar. dönüşümü görmek şahane olmalı. farklı mevsimlerdeki yüzlerini yaşamak..




* posttaki fotoğraflar: ©beppe guiseppe


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder