17 Mart 2020 Salı

bir inziva hayali: barrington eco-house


bugünler yalnızlık, inziva, sosyalleşme konuları üzerine düşünüp duruyoruz dünyalılar olarak. ülkenin en büyük metropolünün, merkezi bir semtinde, bir apartman dairesinin orta katında oturmuş, önümüzdeki inziva-kaçış-hayatta kalmaya çalışma günleri nasıl geçecek düşünürken, ister istemez hayal kuruyorum. ama virüs hayallerimde de var, o kadar baskın ki beynimde, oradan bile uzak tutamıyorum. ama şöyle oluyor; yine izoleyim ama yanımda sevdiklerim var. bir arada ve tüm tehlikelerden uzak bir ormanın ortasında ya da dağın başında -belki bir yaylada- medeniyetten uzak gül gibi yaşayıp gidiyoruz.. hadi diyelim yine yalnızca kedi ve ben varız; yine de en azından kapının önüne çıkabileceğim, uzun yürüyüşler yapacağım, kuş seslerini, dere seslerini duyabileceğim bir yerde olmayı elbette tercih ederdim.
o yüzden koca bir ormanın ortasına kurulmuş bu minnacık kulübeye uzun uzun baktım. içinde kendimi hayal ettim. yanıma başkalarını da koydum..



bu orman ve içindeki minik siyah sığınak avustralya'da bulunuyor ve bugünler bir airbnb evi olarak kullanılıyor. ismi barrington eco house. tiny house ekolünde, doğa dostu yapılar üreten fresh prince isimli firma tarafından tasarlanmış. temel amacı, dileyenlere şehrin gürültü ve karmaşasından uzak, teknolojiden çok doğayla vakit geçirilebilecek, pitoresk bir ortama kaçış imkanı sağlamak.
Avustralya'nın güneydoğusunda, yeni güney galler'de bulunan bu kabin, yaklaşık 14 metrekare. gerçekten miniminnacık yani. ve tam da az önce sözünü ettiğim gibi bir ormanın içinde, çok yakınında akan bir dere bile var. içinde bulunduğu bu tamamen doğal ve dokunulmamış orman, mimarlarına klasik ve minimal bir şeyler tasarlama konusunda ilham vermiş.
mat siyah dış cephe, tamamen doğa dostu geri dönüştürülmüş ahşap bir malzemeden yapılmış. bu prefabrik yapı, içinde bulunduğu doğal ortamla da bu anlamda hem uyum içinde hem de oldukça doğa dostu. fotoğraflardan da fark edilebileceği üzere taşınabilir olarak tasarlanmış bu minik kabin, neredeyse sırtınıza atıp götürebileceğiniz bir kaplumbağa evi gibi değil mi?




içinde bulunduğu doğayla uyumu yalnızca inşa malzemeleri bakımından değil elbette; bu ev kendi enerjisini tamamen kendisi üreterek, minimum zarar verecek şekilde tasarlanmış. çatısındaki güneş panelleri yapının ihtiyacı olan enerjiyi üretiyor. bunun yanısıra doğal havalandırma sistemi işlevi gören özel tasarım panjurları ve kompost tuvaleti ile sürdürülebilir mimari anlayışının bir yansıması.



dış cephede koyu renk hakimse de; içerisi büyük pencerelerden giren ve kontrplak duvarlarla yumuşatılan doğal ışıkla dolu ve bu sayede apaydınlık, sıcak ve yumuşak bir atmosfere sahip. özellikle yakındaki dereye karşı açılan çift kapılar, dar alana bir genişleme hissi vermesi açısından önemli bir yere sahip.



içerideki alan çok küçük olduğundan oldukça kompakt bir şekilde tasarlanmış; bir uçta yatak kısmı, diğer uçta banyo. ve bu iki ana mekanı birbirinden ayıran mutfak alanı. doğramalarla tasarlanmış iç mekan parçaları, içerideki mobilya ihtiyacını sıfırlıyor. böylece sabit ama işlevli öğeler, içeriyi çok daha kullanışlı kılıyor. tabiri caizse her santimetrekaresi değerlendirilerek tasarlanmış.
içeride ısıtma için gaz sobası bulunuyor. yapının tamamlaması yalnızca 6 ay sürmüş. belki bu kadarcık bir kulübecik için uzun zaman gibi bile gelebilir ama doğa dostu bir yapı inşa edip, aynı zamanda konfor da sunabilmenin belirli bir zaman maliyeti var elbette.



fresh prince'in yöneticilerinden ve barrington eco-house'un da tasarımcılarından olan alice nivison, bir röportajında “bu küçük tasarımları keşfederek, insanlara evlerinde ihtiyaç duydukları alan miktarını yeniden düşünmeleri için ilham verebileceğimizi ve bu sayede daha basit bir hayat yaşayabileceğimizi umuyoruz” diyor. gerçekten de yaşamak için büyük alanlara değil, nefes almak için doğaya ihtiyacımız olduğunu bir kez daha hatırlatan tasarımcılara selam olsun..


*fotoğraflar https://thedesignfiles.net/ adresinden alınmıştır.
fotoğraf styling: studio rjm







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder